15 Mayıs 2012 Salı

"Silmeden" Yazmak Lazım Bazen...

Merhaba! :)

Pazar günü memleketten döndük akşam vakti ve dün öyle yorgundum ki işyerine nasıl geldim bilemiyorum. Hatta nasıl akşam oldu onu da bilemiyorum. Eve döndüm, yemek yedim ve yattım. Özet budur :) Ama size Memleketten bahsedeceğim, biraz daha toparlanmam gerekli :)

Tam kafamın bu kadar karmaşık olduğu zamanda, alfabetik sıra ile sevgili Deep'im, Damla'm, İrem'im ve Volante'm beni mimlemişler. Nasıl iyi geldi anlatamam. Bu mim çok güzel... Sadece yazıyoruz, ama silmeden, düzeltmeden... Kuralımız da böyle zaten;

Başlıyorum o zaman;

Boğazım ağrıyor. Daha doğrusu sol bademcik tarafım şişti şişecek, yumurta sarısı gibi aynı orada duruyor. Başımı sağa sola çevirirken hissediyorum. Hava değişimi beni berbat etti...

Öfff, sınav zamanım yaklaşıyor ve ben hiç ders çalışmadım. Çalışmak da istemiyorum. Ama ders çalışmadığım sürece de vicdan azabı çekiyorum, bunun bir çaresi var mı???

Babam bana küstü, oysa benim hiçbir suçum yokken, sırf ben evleneceğim diye...

Bugün yanımda okuyacak kitabım yok. Başım da ağrıyor.

Ben hergün böyle değilim, genelde neşeliyim.

Evlenince ev temizliği yapmak istemiyorum, ev temizlemeyi hiç sevmem. Ama yemek yapmayı severim.

Düğüne az kaldı ya :S Heyecan mı geliyor nedir???

Bi de şu hayalimdeki ikea odam için ikea'dan alışverişi yapmak istiyorum ama evde eşya barındıramazmışım ev tadilat olcakmış hıhhhh

zaten finaller de geliyo

Başka bişi yazamıycam..

Herkese sevgiler :) Moralim bozuk bugün kusuruma bakmayın artık :((((((((

11 Mayıs 2012 Cuma

Kitap İzlenimim: "Kuyucaklı Yusuf"

Merhaba!

Sizler bu postu okurken ben buradan çook uzakta olacağım. Hihihi :) Çok klişe ve berbat bir giriş yaptım değil mi? :) Haftasonu dedemin ruhuna anneannemler hayır yemeği verecekler Kütahya'da. Biz de oraya gidiyoruz cümbür cemaat. Şu an yollarda filan olacağız büyük ihtimalle. Ama ben sizleri yazısız bırakmak istemedim, ondan ötürü bu otomatik postları hazırlıyorum :)

Ve yine bir kitap izlenimi yazısı. Bu kitabım da sevgili DarLa'Mdan hediye. Çok bereketliyiz maaşallah etkinlik konusunda :)

Kuyucaklı Yusuf benim hep okumak istediklerimdendi. Bir türlü fırsatım olmadı. Bir sevindim ki Sabahattin Ali okuyacağım için. Ama tam kitabın ilk sayfasını okuyordum ki bir daraltı geldi, sonra malum kitap okuyamama döngüsüne kapıldım... Bir buçuk iki haftaya yakın okumadım. Berbat bir duygu... Tabii bunda Kuyucaklı'nın hiçbir suçu yok. :) Ama ondan sonra kitabı elime alınca bir buçuk günde bitti. İpinden boşanmış tay gibi (benzetmeye bak, koptum kendime:) bir çırpıda okuyuverdim :)))

Hatta bir gün Başkanım yokken elime almıştım, okurken nasıl dalmışım, içeriye mesai arkadaşlarımdan biri girmiş, karşıma oturmuş, hiç farkında değilim.

Gelelim kitabımıza...

Aydın'ın Nazilli kazasının Kuyucak köyünde bir gece bir cinayet işlenir, karı-kocayı kurşunlayıp giderler... Küçük çocuk ise yaralanır, fakat onu öldürmeye vakit bulamadan şakiler ortadan kaybolurlar... Olay yerine gelen Kaymakam, çocuğun halini görünce acır, kıyamaz; "Benimle gel..." der. Bu küçük Kuyucaklı Yusuf'tur... Seneler akar gider...

Olay örgüsüne her zamanki gibi girmiyorum. Kitabın sürprizi kaçıyor çünkü. Arka kapak yazısı ise Yapı Kredi Yayıncılığın yapmaması gereken bir hata bence :) Çünkü heyecanı ve merak duygusunu tamamen yoketmiş. Alırsanız da arka kapağa bakmayın derim. :) Farklı, okuyanın içine işleyecek kadar farklı bir roman. Kısa, ama hemen bitmesin istiyorsunuz. Sabahattin Ali, değişik bir roman tekniği kullanmış. Kimi zaman üçünü kişi araya girerek bölümlerin başını ya da sonunu anlatıyor sizlere. Ali'nin kullandığı eski sözcükleri görünce ise şaşırmayın, zaten cümle içinde anlamı çıkıyor :)

Daha etkisi üzerimden geçmedi. Nerede frklı bir bakış, hareket görsem, "Tıpkı Yusuf gibi... Aaa Kuyucaklı'ya benziyor ne çok..." filan diyorum kendi kendime. Bende öyledir. Bir kahramanı fazla benimseyince içimde yaşatmaya başlıyorum :)

Şimdiden hepinize mutlu haftasonları :)


9 Mayıs 2012 Çarşamba

Kitap İzlenimim: "Suzan Defter"

Merhaba!!! :)

Çok mutluyum. Niçin mi? Çünkü uzun zamandır kitap okuyamam sendromum yüzünden "Kitap İzlenimim" yazısı yazamamıştım, ama dediğim gibi bunu atlattım çok şükür :) Önce Kuyucaklı Yusuf'u bitirdim, şimdi de Suzan Defter'i. Aslında Kuyucaklı'nın izlenimini yazmak istedim, ama Suzan Defter'i akşam bitirdim, ve gerçekten o etki üzerimdeyken bunu hemen paylaşmak istedim. Kuyucaklı'nın yazısı da yarın gelecek :)

Yazarımız Ayfer Tunç. (Yazarın kişisel web sitesi için tık tık) Son dönemlerde adını sıkça duyduğumuz ve methini işittiğimiz çağdaş dönem Türk edebiyatı yazarlarımızdan. Aslına bakarsanız Füruzan üzerine tanımıyordum diyebilirdim, ama Ayfer Tunç ile bu direncim biraz kırıldı :) Gerçekten kelimelerinin ahenginde bir farklı buğu var, üzüm buğusu gibi. Hüzünlü, farklı...

Suzan Defter de bu buğu ile yazılmış bence.

Kitabı elinize alınca farklı bir sayfa yapısıyla karşılaşıyorsunuz. Önceleri "basım hatası mı? hayırdır, ne oluyor?" gibi bir tepki verebiliyorsunuz, ama birkaç sayfa okuyunca ritim belli oluyor. "Suzan Defter" bir erkek ve bir kadının tuttuğu iki ayrı günlük aslında. Sağ taraf kadının, sol taraf ise erkeğin günlüğü. İsterseniz ayrı ayrı, isterseniz tarihleri senkronize ederek okuyabiliyorsunuz.

Konusu ise, bu iki insanın birbirinden apayrı bir hayatları varken, yollarının bir noktada kesişmesi; ve birbirlerinin yaşamları üzerinden kendi yaşamlarını seyretmeleri... Konusundan daha fazla bahsetmeyeceğim, çünkü heyecanınız gitmesin :) Daha evvelinde, bir öyküymüş Suzan Defter, ama daha sonra diğerlerinden sıyrılmış, sivrilmiş ve tek başına bir eser olmuş..

Bu kitapla birlikte ben de kendime farklı bir alışkanlık edindim. Beğendiğim cümleleri, altını çizmek yerine ufak blok kağıtlara not almaya başladım. Daha sonra bu notları bir kutuda toplayacağım. Yıllar sonra bakınca bu cümlelere, o kitabı tekrar anımsama ve hissetme şansına sahip olacağımı düşünüyorum. Bakalım, kısmet... İnşallah o günleri de görürüz...


İşte kitaptan, beni vuran kısımlar:
***İnsan eşya almayı sevmese de boşluklar zamanla doluyor, sonra bir bakıyor, teslim etmiş kendini eşyalara. Syf 28


***Düşündüm, BİR HAYAT NEDİR?
Başlar ve biter, BİR HAYAT NEDİR?
Acı ve tatlıdır, unutulur hepsi, BİR HAYAT NEDİR?
Emin olmasam da "hayat bir iz bırakmaktır" diyebilirim.
Mezartaşı bir iz sayılır mı, emin değilim.
Razı olan için mezar taşı bir izdir.
Ben razı değilim.
Gerçi elimden ne gelir? Syf 46


***Kadın çıkıp gittiğinde bir ferahlık duydum, ihanete çok yaklaşıp durabilen, durabildiği için kendiyle gurur duyan bir aşık gibi. Syf 90


***"İnsan hayatı, bir rahim arayışından ibarettir," dedi Ekmel Bey, "ev rahimdir. Bundandır kendimize bir ev aramamız. Evi olan insan ne şanslı!" Syf 109

Kitaba öyle sardım ki, boş bulduğum yerde anında okumaya başlıyordum. Bunlar da benim akşam mesai bitimi benden geç çıkarak, beni otoparkta bekleten Nişanlıyı beklerken çektiğim kitap keyfi resimlerim :)




Hihihi :)

Yarın kısmetse yeni bir İzlenim yazısında görüşmek üzere :)

BOL OKUMALI GÜNLER :)))

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Ne Okuyorum?&Ne Olmak İsterdim?

Merhaba! :)

Bugün aslında uzun zamandır yap(a)madığım kitap izlenimi yazılarımdan birini yayınlayacaktım. Malum bu aralar hiç okuyamadım ama şimdilerde çok şükür şeytanın bacağını kırdım ve eski hızıma döndüm. "Kuyucaklı Yusuf"u bitirdim, onun izlenimini aktaracaktım.

Ama sonrasında sizleri okurken mimlendiğimi gördüm. Öyle uzun zamandır mim cevaplamaya vaktim olmadı ki, "ya şimdi, ya da bu da uzayacak" dedim içimden ve hemencecik cevaplamaya başladım :) Biricit'imin "cevaplamazsanız bidaha size mim yok" uyarısı da beni kendime getirdi :)))) Hadi bakalım başlıyoruz :)

Ne Okuyorum? Mimi :)
Sevgili mimi başlatan Mavi Umut ve Diloş'um beni mimlemişler :)))

1. Ne sıklıkta kitap okursunuz?
Aslında her an ve her dakika okuyabilirim. İşyerinde telefonlara bakmadığım zaman, otobüste, serviste, durakta, uyumdan önce, televizyon karşısında filan.. Yeter ki biri gelip parazit yapmasın. Bazen öyle dalıyorum ki, trans halinde okuyorum, millet gelip gidip bakıyor filan :))) Diyorlarmış "Bu kız iyi mi? Dünyadan bihaber :)" Bu arada işyerindeki lakabım "Kitapkurdu" ciddiyim, güvenlik arkadaşlar bile beni böyle çağırıyor :)))))

2. En sevdiğiniz yazar/lar?
Ohoooo, öyle çok ki... Ama hani en özelleri vardır ya, kalbin bir köşesinde, işte onlar:
-Yaşar Kemal (Olağanüstü güzel İnce Memed'iyle)
- Füruzan (Parasız Yatılı'sıyla)
-(Burada araya aksiyon giriyor, nişanlı herifi beni sinirlendirdi, sakinleşmem gerek!!!!!ééééééé)))))))))))
Sıradakilerse; Maeve Binchy, Orhan Kemal, Sabahattin Ali... Ben Türk Edebiyatını fazla seviyorum sanırsam :)))

3. En beğendiğin kitap/lar?
Belirttiğim gibi, İnce Memed Serisi (ki efsanedir, destandır...), Füruzan'ın tüm öyküleri ve 47'liler romanı, Kuyucaklı Yusuf (yeni okumama rağmen içimde yaşıyor Yusuf) ilk aklıma gelenler. Hepsini sayamam zaten, listem çok uzar. Bunlarla yetiniyorum :)

4. (Yerli-Yabancı) Hangi yazarların kitaplarını tercih edersin?
Önceliğim tabii ki Türk Edebiyatında. Gerek çağdaş, gerekse eski dönem yazarlarımızın hepsinden ayrı keyif alırım. Başka başka tatlar duyarım. Ama yabancıları da okuyorum. Dünya klasikleri, yahut da G.G.Marquez, Tess Gerritsen misal. Hiç okunmaz mı bunlar??? Sadece önceliğim Türk yazarlarda :)

5. Bugüne kadar en beğendiğin kitap serisi?
Bıkmadan yazıyorum; İNCE MEMED :)

6. Daha çok hangi tarzda okumaktan hoşlanırsın?
Romanı ve hikayeyi çok seviyorum. Hele ki tarihi olunca, içinde de azıcık aşk olunca, mmmm, tadından yenmez benim için :) O kitapla yaşarım, onunla uyur onunla uyanırım, millete kitaptaki karakterlerin isimleriyle seslenirim filan :)

7. En son hangi kitabı okudun?
Kuyucaklı Yusuf-Sabahattin Ali

8. Şu anda hangi kitabı okuyorsun?
Suzan Defter-Ayfer Tunç

9. Kitap blogları hakkında ne düşünüyorsun? Yeterli mi?
Bence kitap blogları, blog dünyasının en nadide çiçekleri :)
Gülmeyin ama, cidden bak :)
keşke sayıları daha fazla olsa:)
Ben de daha fazla okuyabilsem de benim de adım kitaplarla birlikte anılsa blog dünyasında :)

Ne hoş olurdu :)

10. KİTAP OKUMAK sizin için ne ifade ediyor?
Okumayı 4 yaşımda öğrenmişim. Ben kendimi bildim bileli en iyi arkadaşlarım hep kitaplardı cidden. Dışarıya oynamaya çıkmaz, renkli resimli hikaye kitapları okurdum. Büyüdükçe de bu değişmedi. Nereye gidersem gideyim hep kitabımı da götürdüm yanımda. Bazen biraz uzaklaşırız birbirimizide. Uzaklaşırız dediysem günde muhakkak bir 10 sayfa okurum. Ama yeri gelir bir de o deryanın içine düşer, günde bir kitap bitiririm. Ama okurum, hep okurum, hep okurum...

Bu mim yayılmıştır ben cevaplayana kadar, cevaplamayan varsa hemen cevaplasın bak :)))

Ne olmak isterdim? Mimi :) 

Bu mim de Biricit'imden gelme :)

Ne olmak isterdim?
Ne olmak istiyordum ben biliyor musunuz? Sosyal bilgiler öğretmeni. İlkokul dördüncü sınıftayken hevesim buydu :) Tamamen öğretmen olmak istiyordum :) Sonra yıllar geçti, hakim ya da savcı olmak istedim. Ben hakim olacaktım, ilçe ilçe gezecektim; babam da emekli olup peşimden gelecekti :))) Ama memur oldum :D Okul bitince kısmet, sınavlara gircez, hayırlısı olsun inşallah :)

Asla yapamam, benden olmaz dediğin meslekler?
Hahaha, yukarıda yazdım ya öğretmen olmak istiyordum diye, iyi ki olmamışım. Rabbim cidden herşeyin en hayırlısını veriyor. Ben öğretmen olsam kesin çok asabi, sinirli olurdum. Bir kere çocuklar anlattığım bişeyi anlamazsa küplere binerdim ki, küçükken kardeşime problem çözdürürken "sen niye denklem bilmiyosun?" diyen bi insanım, tabii çocuk daha denklem'in ne olduğunu bilmiyor haliyle :)))))))))) Dinlemeyen olursa sınoftan atardım. Velhasıl-ı kelma iyi ki öğretmen olmadım. Doktor, hemşire, hastabakıcı da olamazdım, onu da yapamam. Veteriner de olamam. Nokta :)

Çocuk mu, kariyer mi?
En uygun zamanda, en uygunu hangisiyse o olmalı diyorum :)
Kariyer düşüncesiyle çocuk yapmak için 35'i beklenmemeli bence,
Çocuğu yapayım da kariyeri de hallederim diye 24/25'inde de doğurmamalı.

Eşinin hangi mesleği yapmasını isterdin?
Hahaha, masabaşı bir işi olsun istemiştim hep :)))

İvit, bu mimi de yapmayan kaldıysa onlara gönderiyorum :)

Bir aksilik olmazsa yarın görüşürüz :)

Kocaman sevgiler :)




5 Mayıs 2012 Cumartesi

Cici Maya'nın Sürpriz Sevinci :)

Dünkü yazımda sormuştum size, "Bu paketin içinde sizce ne var?" diye.

Heh işte onu açıklıyorum. :)))

Hepimiz bir kargocunun kapıyı çaldığında yaşadığımız heyecanı az çok yaşamışızdır. Ama benim heyecanım paketimi açınca iki kat daha arttı.

Neyse başa dönelim. Kitaplaşalım mı? etkinliğinde ben sevgili Sevdiye'm ile eşleşmiştim :) Ki ben ona bayılırım. Kaderin hoş bir tesadüfü oldu hatta bizim için. Ben Onun Cici Maya'sıyım, o da benim Sedo Kız'ım, Sevdiye'm :))) Farklı bir bağ vardır aramızda dile getirmesek de :))

Paket heyecanını birlikte yaşamaya ne dersiniz???


İşte bu paketten iki tane farklı paket çıktııı :)))

Biri bu,


Bu da diğeri...


Tabii ben bir Hello Kitty delisi olarak, önce o pakete saldırdım. Nereden de bildin Hello Kitty'i çok sevdiğimi? 

Bu çok ince ve zarif notu,


Bu tatlı El Emeği, Göz Nuru Matruşka'yı,


Bu bembeyaz, güzelim çerçeveyi...


Keşke daha güzel bir fotoğrafla size gösterme imkanım olabilseydi...
İnanın çok çok daha güzel.....

Yuvamda en kıymetli köşeye yerleştiririm inşallah...
Hemen çeyizlerimin arasına kaldırıyorum :)
Matruşkamın adını Cici Maya koydu Sevdiye'm bu arada :)))


Bunlar da Ayfer Tunç'un kitapları... Hepsine ayrı ayrı bayıldım...

Daha ne denebilir ki????

Tekrar teşekkür etmekten başka :)))

KOCAMAN SEVGİLER HEPİNİZE :)

Hamiş: Bu bir otomatik yayınlanan posttur. Malum haftasonu nete sık giremiyorum. Hal böyle olunca da, blogumla ilgilenemiyorum. Ama sizleri de yazısız bırakmak istemiyorum. Yorumlarınızı geç yayınlayabilirim haberiniz olsun :))) Sevgiler çok çok çok :)

4 Mayıs 2012 Cuma

Gururlandım, 10 Değerli Blogger'dan Ödül Aldım :)

:)))
Merhaba!!!

Ankara bugün yağmurlu diyorlar amma, pek de yağacak gibi durmuyor. Aslında yağsa da yağmasa da keyifli olmak lazım değil mi? Her ikisini de seviyorum çünkü :)

Yazıya keyifli başladım. Bloglarınızı gezdikçe daha da çok keyifleniyorum çünkü, Kitaplaşalım mı? etkinliğimiz sayesinde, katılımcılarımız kitaplarına ve yeni dostlara kavuştular. Eeee, benden mutlusu yok tabii bu konuda :)

Neyse, beni diğer mutlandıran bir konu da, 10 ayrı blogger dostum tarafından "The Versatile Blogger Award"a layık görülmem oldu. Kendimi 10 daldan Oscar alan ünlü bir Oyuncu gibi hissettim sayenizde... İsimlerinizi birazdan ödülün içerisinde zikredeceğim efendim :))) Atlamış olduklarım varsa affetsinler nolur, liste de yaptım gerçi ama :(

Ödülümüzün kurallarını yerine getiriyorum bu arada :)))

1. Siz de 11 arkadaşınıza vereceksiniz bu ödülü.
- Hım hım, yapmayan kaldı mı ki acep, çünkü en geç cevaplandıranlardan birisi de benim :))) Assolistler en son çıkarmış zaten :P Dostlar, siz benim zevzekliğime bakmayın, bugün tamamen saçmalama günümdeyim :))) Hepiniz benim kalbimde ayrı ayrı ödüllere layıksınız ki, nasıl ayırırım :))) Herkese benden Ödül gelsin :)))


2. Ödül aldıklarını gidip bloglarına haber vermeniz gerekiyor.
- Sosyal medya kanalı ile (blogum) duyuruyu yapmış addediyorum kendimii :)

3. Kendimizle ilgili 7 gerçek paylaşıyoruz.
Öhöhöhööööööö, hazır olun :)
***Hafif kemerli bir burnum var benim :D
***Çantamda her zaman gerekli şeylerden ziyade gereksiz şeyler taşırım. Mesela araba kokusu, eski anahtarlık, 5 paket selpak mendil (sokakta gördüğüm her yaşlıdan alıyorum naapim :( ). Ama bir ıslak mendil bulunmaz benim çantamda. Öyle de ilgincim ben. Mesela şu an Beypazarı Kurusu bile var yani, isteyene ikram edebilirim :P
***Türk Kahvesini sevemedim hiçbir zaman...
***Nişanlımın muhakkak sağ tarafında yürürüm, öyle alıştık. Zaten olası bir sinirlenme ihtimaline karşı, o benim solumda olur genelde, hahaha :D Tabi bu bir şaka... Onun solunda yürüyünce bir ters geliyor bize :)
***elimde çöp varsa yere atamam, cebimde ya da çantamda taşırım. Gelecekte çöp ev sahibi olma gibi bir riski barındırıyorum içimde :) TV'lerde görürseniz hatırlayın, "aaa bu Maya sanırım, bundan bahsetmişti" diye :)
***Klimalı ortamlardan nefret ediyorum. Yazın işyerindeki odamda klima olmasına rağmen çalıştırmıyorum. Bünyemi altüst ediyor. Normal ceryanı tercih ederim :)
***Ayaklarım 38 numara ama kardeşimin 36 numara Adidas'larını giyiyorum, böyle de bi ablayım :P

4. Size ödül verilen kişi(ler)e teşekkür edin.
-Yaa evet, en heyecanlı kısım, isimlerini alfabetik sıraya göre yazıyorum;
***Annemahsustan'ıma,
***Deep'ime,
***Elmasheker'ime,
***FirariYolcu'ma,
***Gonca Keskin'ime,
***Orkidela'ma,
***Pastel'ime,
***Pink Umbrella'ma,
***SırraKalem'ime
ve
***Şehirler Arası Aşk'ıma

Bana bu ödülü layık gördükleri için çoook teşekkür ederim.

Bu da ödülümün resmidir dostlar;

Kikikiki,
Bilin bakalım bu paketin içinde ne var???
Cevabı yarına :))))))))))




Hamiş; Malum haftasonu bloguma pek uğrayamıyorum, haftaiçinden otomatik post uygulamasına geçmeye karar verdim :) Sadece ben  yorumlara biraz geç döneceğim :) Haftasonu internete erişimde biraz sorunum oluyor, bilenler bilir :)))

Kocaman Sevgiler Hepinizeee :)))

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Şu an düşünüyorum da... #5

*** PalioGül'ümü hastaneden taburcu ettik :) Ama hastane masrafları biraz fazla tuttu, 420tele'cik bayıldık ustaya. Domdom böceği, şimdi poposunu kaldırıp vız vız geziyo yollarda :) Ben de bakım istiyorum banane :)))

*** Ya PalioGül hastayken, babamın arabasını alıp geldik işe, annem de yolda iniyor, onun işyeri de güzergah üzerinde. Her gün ben, annem, nişanlı birlikte gidip dönüyoruz yani :) O gün ama nasıl gerildim. Emanet araba farklıdır ama, insanın babasının arabasını emanet alması daha da farklıdır. Resmen diken üzerindeydik :)))

*** Dün çok sevdiğim bir arkadaşımla buluştuk, ismini yazmıyorum, o kendini biliyor :) Offf ne arabesk bir söylem yaptım :) Limonatalarımız çok güzeldi canım benim, sohbetin de öyle, ve hatta kitap ayracınnn :)




*** Kitap demişken, ben bu aralar hiç alamıyorum kitap elime, neden bilmiyorum da... Sizde de oluyor mu öyle? Yoksa ben iyice buhrana mı girdim a dostlar??!!!   o.0



*** Annem benim kıyafetlerimi de elden geçirmeye başladı. Eşyalarımı birer birer paketleyip yeni evime gönderiyor. Offf anne niye yapıyosun ki bunu, daha gitmiyorum ben ama :(((

*** Ikea'dan hayal ettiğim odam için bir küçük adım kaldı, şimdilik sürpriz :)



*** Akşam Nişanlının eski bir arkadaşı evlenecek, düğününe gideceğiz. Bizimkine de az kaldı... Oyy hadi bakalım hayırlısı, herkes için, herkes mutlu ve huzurlu olsun inşallah...

Ben de size geleceğim birazdan :)

Herkese kocaman sevgiler :)